Özellikle son yıllarda küresel iklim değişikliklerinin olumsuz etkileri günlük yaşamımızda olduğu kadar uluslararası politik ve sosyal alanda da gündemi meşgul etmektedir. Konuyla ilgili dünya genelinde bölgesel, ulusal ve uluslararası birçok çalışma yıllardır devam etmektedir. Bu mücadeleler içerisinde en önemli gelişme, 2015 Paris İklim Anlaşması olmuştur. 2015 Paris İklim Anlaşması’nı imzalayan 195 ülke sera gazı emisyonlarının azaltılması ve küresel iklim değişikliklerine karşı mücadele konusunda birçok taahhütte bulunmuşlardır. 2015 Paris İklim Anlaşması’nın en temel amacı, küresel ısınmanın azaltılması ve 21.yy’ın ortalarına kadar emisyonların sıfıra indirgenmesidir.

İnsan kaynaklı karbon emisyon salınımının %95’ini oluşturan Avrupa Birliği ve 190 ülke 2015 Paris İklim Anlaşması’nı onaylayarak iklim mücadelesinde büyük bir adım atmışlardır. İnsan kaynaklı karbon emisyon salınımının %1’inden sorumlu bulunan Türkiye ise, 2015 Paris İklim Anlaşması’nı 7 Ekim 2021 tarihli Resmi Gazete’de yayımlayarak onaylamıştır. Küresel iklim değişiklikleri ile mücadele kapsamında Avrupa Birliği, 2019 yılında Avrupa Yeşil Mutabakat (“Yeşil Mutabakat”) bildirisini yayınlamıştır. Avrupa Komisyonu Yeşil Mutabakat Yatırım Planı’na göre 1 Trilyon Euro bütçeye sahip Yeşil Mutabakat, özetle aşağıdaki hedeflere sahiptir;

  •  Enerji alanında, 2050 yılına kadar sera gazı emisyonlarının sıfırlanması;
  • Endüstri alanında, yeni ve inovatif teknolojiler geliştirilerek iklimsel etkisi
    olmayan sürdürülebilir üretime geçilmesi;
  • İnşaat alanında, renovasyon çalışmalarını arttırarak tüketilebilir malzeme
    kullanımının azaltılması ve yapıların iklim etkilerinin azaltılması;
  • Tarım alanında, organik ve sürdürülebilir tarım çalışmalarının artırılması ile
    doğaya etkinin azaltılması;
  • Ulaşım alanında, sürdürülebilir ve alternatif yakıt kullanımının arttırılması, hava,
    deniz ve toprak kirliliğinin sıfıra indirgenmesi;
  • Zarar görmüş ekosistemlerin korunması ve iyileştirilmesi.

Avrupa Birliği’nin Yeşil Mutabakat kapsamında belirlenmiş hedeflere tek başına ulaşmasının mümkün olmadığı; bu mutabakatın etkisi, sadece Avrupa Birliği üye ülkeleri ile sınırlı olmayıp Avrupa Birliği ile sınır komşusu olan, coğrafi çevresinde bulunan, gerek ticari gerek sosyal ilişkisi bulunan tüm ülkeleri ve dolayısıyla bu coğrafya ile temas eden uluslararası kuruluşları, kamu ve özel sektör kuruluşlarını kapsadığı Yeşil Mutabakat’ın ilk metninde ifade edilmiştir. Buradaki amacın, gelecek nesillere temiz ve sürdürülebilir bir dünya bırakmak olduğu ve bunu yaparken finansal ve sosyal anlamda sürdürülebilir bir intikal metodu izlemek olduğu aşikardır.

14 Temmuz 2021’de Avrupa Komisyonu, Yeşil Mutabakat kapsamında, 2050 yılına kadar Avrupa Birliği’nde iklim nötralitesi amacıyla bir politika ve bir dizi kanun teklifini kabul etti. Bunların arasında en yakın hedefe sahip  olanı, 2030 İklim Hedef Planı, 2030 yılına kadar sera gazı emisyon değerlerinin 1990 senesi değerlerinin %55 oranında altına indirmeyi hedeflemektedir.

Sera gazı emisyonlarına ilişkin bu politika Türkiye’yi oldukça etkileyecektir. Avrupa Birliği’nin Yeşil Mutabakat kapsamında üye ülkelerin ithalat rejiminde getirilecek değişiklikler ve düzenlemeler ile gerekli kriterleri  sağlamayan işletmelerin Avrupa Birliği pazarına erişiminin kısıtlanacağı ve yeni vergilendirme prensiplerinin oluşacağı öngörülmektedir. Sera gazı emisyonlarının azaltılmasına ilişkin tedbirlerin Avrupa Birliği dışındaki ülkelere etkisi ise, Avrupa Birliği ithalatlarında sınırda yapılacak karbon kontrolüdür. Sınırda karbon kontrolü uygulamasına göre, Avrupa Birliği’ne girecek ürünlerin üretiminde karbon salınıma ilişkin kıstasların sağlanması aranacaktır.. Yerel ürünler ile ithal ürünlerin karbon vergilendirilme oranları eşitlenerek Avrupa Birliği içerisindeki ekonomik bütünsellik korunacak ve karbon salınımı yüksek üretimli ürünlerin Avrupa Birliği ürünlerinin yerine geçmesi engellenecektir. Karbon sınır kontrolü ilk aşamada; demir-çelik, çimento, gübre, alüminyum ve enerji üretim faaliyetlerine uygulacak olup 2026 yılına kadar bu sistemin tam anlamıyla her sektöre uygulanabilir olması beklenmektedir.

Türkiye’nin ihracatının %42’si Avrupa Birliği’ne yapılmakta ve aynı zamanda bölge olarak ihracatın ilk sırasında yer almaktadır. Bu bakımdan karbon sınır kontrolü ve sera gazı emisyonlarına ilişkin düzenlemelerin takip edilmesi ve uyumluluk çalışmalarına başlanması hayati önem taşımaktadır. Aksi halde, özellikle karbon vergilendirmesi uygulaması da göz önünde bulundurulursa, Türkiye ihracatında Avrupa Birliği pazar payında kayıp yaşanması kaçınılmaz olacaktır.

Yeşil Mutabakat’ın getirdiği bir diğer düzenleme, Avrupa Birliği’nin diğer ülkeler ile ticaret anlaşmaları yapabilmesi için o ülkelerin Paris İklim Anlaşması’nı onaylama ve etkin bir biçimde uygulaması şartının aranacak olmasıdır. 16.07.2021 tarihinde T.C. Ticaret Bakanlığı Yeşil Mutabakat Eylem Planı’nı yayımlayarak Türkiye’nin Yeşil Mutabakat hedeflerini somutlaştırmıştır.

Bu yeni düzenlemelerin bir fırsat kapısı olabileceği mutlaka değerlendirilmelidir. Türkiye’de, emisyon nötr araştırma projelerine destek verilmesi, temiz enerji yatırımlarına yönelinmesi, karbonsuz üretim süreçlerine dönüşümün hızlandırılması için gereken adımlar atıldığı takdirde hem üretim teknolojilerinde sürdürülebilir ve çevre dostu nitelik sağlanacak hem de yüksek karbonlu üretim yapan diğer ülkelere göre avantajlı bir konuma gelerek Avrupa Birliği’ne yapılan ihracatta pazar payı artacaktır.

Kaldı ki, Türkiye’nin oldukça bol yenilebilir enerji kaynaklarına erişiminin olması, Avrupa Birliğinin temiz enerji talebine doğrudan arz sağlayabileceği anlamına gelmektedir. Yeşil Mutabakat’a ilişkin bu yazı serimizin devamında Avrupa Birliği’nin bu mutabakat kapsamında “Sınırda Karbon Kontrolü” uygulaması ve olası etkileri irdelenecektir.