Öncelikle belirtmek isteriz ki uygulamada ve doktrinde itiraz hakkı için “veto hakkı” ifadesi de kullanılmaktadır. Ancak bu nitelendirme esasen doğru değildir. Zira “veto hakkı” temeli Anayasa Hukukuna dayanan bir hak olup itiraz hakkından farklıdır. Veto hakkı, yeniden değerlendirme amacı güden bir hak olmakla “engelleyici” değildir. Oysaki “itiraz mekanizmasında itiraz hakkının kullanılması ile işlem durur”[1].
İtiraz Hakkı, sahibine, alınacak kararı engelleme yetkisi veren bir hak olarak tanımlanabilir. Bu hakkın sahibi, karar alınmasına ilişkin tüm koşulların oluştuğu hallerde dahi, aksi yöndeki iradesini açıklayarak söz konusu kararın alınmasını engelleyebilmektedir.
İtiraz hakkı kanundan doğan ve sözleşmeden doğan olmak üzere iki farklı başlıkta incelenebilmekte olup pay sahipleri sözleşmesinde yer alan itiraz hakkı sözleşmeden doğan itiraz hakkı kapsamında değerlendirilmektedir.
Pay sahipleri sözleşmelerinde itiraz hakkı belirli konularda, belirli pay gruplarına veya belirli pay sahiplerine tanınabilir.
Bu kapsamda pay grubunun/pay sahibinin alınacak kararda olumlu oyunun aranması şeklinde düzenlenebilen itiraz hakkı neticesinde, kanunun öngörmüş olduğu yeter sayılarına ulaşılsa dahi, itiraz hakkı sahibinin olumlu oy vermemesi halinde ilgili karar alınamayacaktır.
Genel kurulda alınacak kararlar kapsamında, itiraz hakkına sahip olan veya bu hakka sahip pay grubu içerisinde yer alan pay sahipleri belirli kararların alınmasını önleme hakkına haiz olacaklarından, diğer paydaşlara göre “üstünlük“ durumu söz konusu olacaktır.
Bu noktada belirtmek gerekir ki, itiraz hakkı genel kurul kararlarında ağırlaştırılmış nisap öngörülmesinden farklıdır. Ağırlaştırılmış nisap paya tanınan bir hak olup payları imtiyazlı hale getirir, itiraz hakkında ise hakkın paya değil pay sahibine tanınması söz konusudur. Bu minvalde, yetersayıların ağırlaştırılmasında, olumlu oyun hangi pay sahibinden veya pay grubundan geldiğinin bir önemi bulunmazken; itiraz hakkında belirli pay sahipleri veya pay sahipleri grubunun üstün kılınması söz konusu olmaktadır.
Pay sahipleri sözleşmelerinde tanınan itiraz haklarına örnek olarak “A grubu pay sahipleri onaylamadıkça sermaye artırımı yapılamayacağı” ya da “başka bir şirket ile birleşmeye izin verilmeyeceği” verilebilir.
Sadece finansal yatırımcı olmanın ötesinde, şirketin işleyişi ve geleceğinde rol almak ve söz hakkı sahibi olmak isteyen yatırımcıların, pay sahipleri sözleşmelerinde lehlerine bu hakkın tanınmasını talep etmeleri mutlaka önerilmektedir. Zira yatırım yapmaktaki nihai amacın şirketin değerlenmesi ve “exit“ sırasında yatırımın katlanması olduğu düşünüldüğünde, önemli konularda hatalı kararlar alınmasını engellemeyi sağlayan itiraz hakkının önemi tartışmasızdır.
İtiraz haklarının hangi kararlarda söz konusu olabileceği gerek şirketin faaliyet alanı gerek yatırımcı talepleri doğrultusunda kararlaştırılıp düzenlenebilir. Ancak, itiraz haklarının genel kurulda karar almayı zorlaştırıcı etkisi dikkate alınarak, kilitlenme hallerinin ortaya çıkmaması için bu hakların bütün kararlar için değil gerçekten stratejik olarak nitelendirilebilecek kararlar için tanınması önem arz etmektedir.
Yatırım yaparak hazi hazırda mevcut pay sahipleri tarafından imzalanmış bulunan bir pay sahipleri sözleşmesine taraf olunacağı hallerde ise; yatırımcılara, taraf olacakları bu pay sahipleri sözleşmelerini mutlaka incelemeleri ve diğer paydaşların şirket üzerinde tahakküm kurma seviyesinde bir itiraz hakkına sahip olup olmadıklarını kontrol etmeleri önerilmektedir.
[1] Dr. Bora Gemicioğlu, Adi Ortaklıkta Yönetim ve Temsil, Vedat Kitapçılık, İstanbul 2022